30 Eylül 2009

GÖKKUŞAĞININ KARASI

Bir yere giderken aklımı bırakabilsem, kalbimin şalterini ,
indirsem ,hayallerimi sıkıştırsam bir köşeye,
hüzünleri doldursam yerin dibine...

Hangi acı iz bırakmadı ki benliğimde, hangi ayrılık
 dağlamaz yürekleri yaşanılan saatler de, koparılan çiçeğin
dalından bile bir, iki damla yaş damlar görebilene ....

Zamanla açılan yaraların üstü örtülür, toprağa karışıp
yeşermeye  başlar tohumlar, ümitlerimiz gibi,
yine severiz herşeyi unutmak  isteyerek,hayata
bir ucundan tutunarak ...

İçimizdeki fırtına hızını keser, birileri paylaşır gözyaşımızı
 dokunur kalbimize,üfler yaralarımızı, nihayet deriz,
 işte nefesimin sebebi, güneş gülümser yüzümüze,
bu mutluluk Sonsuza dek sürecek gibi gelir,
 sonra ne olduğunu anlayamadan ,sırtınıza güçlü yumruklar iner
ve soluğunuz kesilir, hayata birkez daha yenilirsiniz ..

 Gökkuşağının karasını görür Gözünüz,
 birdaha ne Sevebilir, ne de güvenebilirsiniz insanlara,
üstelik giderken veda bile etmeyenleri, dönseler
affedebileceğiniz gerçeği içinizi yakıp, hızla geçerken hayat .......

 Hayat; bakıyorum da içimi kanatan acılarım neçok .... Suç sadece senin mi, yoksa uslanmayı bilmeyen Gönlümde mi .....

2 yorum:

  1. Suç?

    suç mu bilmiyorum ama hayat tam da bu işte. bir gün herşey toz pembe, bir gün zifir kara..

    suç?

    suçlu aramak, şu halde üstelik, kötü yerlere götürür beni, en güzeli susmak..

    YanıtlaSil
  2. gereksiz,
    o pembeler bizim hayatımız da çokaz olduğu için belki de suçlu aramak gerekti bünyede...

    YanıtlaSil

Her zaman herkes aynı düşüncelerde buluşmak zorunda değil,yazdıklarım bir his oluşturuyorsa aklından geçenleri Ben de bilmek isterim.